shopping_cart account_circle menu

KİTAPLARIM

Hoyrat

Hoyrat

Hayat ağaç gibi, şehir gibi madde değildi, zamanın içindeydi. Hayatın ağaç gibi, şehir gibi çift dikişi yoktu çünkü insan ölümlüydü. Hayatın beni beklediği yoktu. Umuru bile değildim. Hayat zamanın içine yerleşmiş, ayaklarını uzatmış, oluyordu da oluyordu. Zaman ise işini yapıyor, kendini hoyrat kullananı kale almıyor, kendini hoyrat kullanıp da ibadetini aksatana tahammülü de, müsamahası da olmadığını kıyamet gibi bildiriyordu. Hayatı zamanın istediğinden gayrı yaşamak günahtı.

Sepin Sinanlıoğlu’dan edebiyata parlak bir giriş. Hoyrat, sadece yeni bir kitabın değil, iyi bir yazarın da habercisi. -Kemal Varol

Belleğin kuytusundan sızan, unutuşun sisini aralayan bir ezgi. -Defne Suman

Sepin Sinanlıoğlu, eski yaralara yeni bir anlatı kurarak yaklaşıyor, ağacın sesini dinleyerek suyun yatağını izliyor. -Mahir Ünsal Eriş

Aile yadigârı piyanonun peşinden geçmişi, aşkı ve aidiyeti bulmak için İstanbul’dan Bitlis’e bir yolculuk… Miran ile Leyla’nın büyük aşkının hikâyesi. Detaylar

Ağıtların Tanrısı

Ağıtların Tanrısı

Vahşi şeylere dair evcil bir dil kullanmak yok artık.
Martin Shaw

Okan, ölü, yatakta yatıyordu. Perşembe gecesi beraber yattığımız yatakta. Sağdık ikimiz de, daha perşembe gecesi sağdık. N’oldu da pazartesi gecesi ölü ölü yattık o yatağa? Ölü olmak yetmedi, bir de salı denen o lanet günde, ölülerin bir tanesini toprağa mı koyacaktık? Artık verebilirim demiştim, o sabah. Artık verebilirim. Benim verebilmem önemli miydi? Ölüm alırken bana sormuş muydu ki, toprak, verirken soracaktı? Benim fikrim sorulmuyordu ki. Âşık olurken de sorulmamıştı. Bana sadece, al bu adamı, çok sev, tamam mı, denmişti, sevmek ne kelime, tapmıştım adama, tapmıştım. Aşk fikir sormaz. Aşk sadece hakkını ver der, tamam mı, der. Hakkını vermezsen hakkımı vermem der.

Ağıtların Tanrısı bir aşk mektubu... Yazar, eğitmen Sepin İnceer’in ölen eşi, sevgilisi, çocuklarının babası Okan’a yazdığı bir aşk mektubu. Bir ağıt. Bir kadının sevdiğinin ölümüne ve bu ülkede ömrü kelebeklerden daha kısa süren, büyükler tepişirken ölen bütün çocuklara yaktığı, kalbi parçalayan bir ağıt. Ve bir manifesto. Bu topraklarda yaşanmış bütün acılarla yüzleşmeden, bir hiç uğruna ölen bütün çocuklarımızın yasını tutmadan yola devam etmenin mümkün olmayacağını haykırarak ilan eden bir manifesto. Detaylar

Noa, Kirpi ve Sarı

Noa, Kirpi ve Sarı

Noa birçok şeyden haz alırdı. Mesela… Arkadaşlarıyla oynamaktan, Salıncakta sallanırken rüzgârın yüzüne değmesinden, Buz gibi soğuk gölün içine ayaklarını sokmaktan… Noa bu anların hepsinde bir kar tanesi gibi hafif hissederdi. Kalbi ve bütün bedeni büyük bir keyifle dolardı. Noa bu hissi bütün bedeninde uçuşan kelebekler gibi hissederdi ve bu hissin rengi sarıydı. Bir gün Noa’nın başına üzücü bir olay geldi. Noa’nın bedeninde Sarı gibi iyi hissettirmeyen, içini sıkıştıran bir his oluştu. Sanki çok ağır bir kirpi Noa'nın kalbine oturmuş, hareket ettikçe batan dikenleri ile Noa'nın kalbine iyice yerleşmişti. Noa, Kirpi’yi sevmedi ve onu Sarı’yı hissettiği gibi bütün bedeniyle dolu dolu hissetmek istemedi. Detaylar

Noa Monark Kelebekleri ve Her Şey

Noa Monark Kelebekleri ve Her Şey

Noa, Monark Kelebekleri ve Her Şey, “olan biten”i, hayatı ve ölümü, gerçeği eğip bükmeden, şiirsel bir anlatımla, doğanın kadim dilinden hikâye ediyor. Dünyada olan biteni anlamaya çalışan, büyüklerin hiçbir şeyi merak etmemesine kalbi kırılan ve aklı iyice karışan Noa, merak ediyor, kırık kalbinin sihriyle yollara düşüyor ve her şeyin güzelliğine hayret etmeyi öğreniyor. İlk kez bu kitap için bir ön söz kaleme alan Kanadalı yazar ve aktivist Stephen Jenkinson “Sen ne dersen de çocukların yine de endişeleri ve korkuları olacak. Bilmemenin gölgesinde senin de onların yanında, onlarla birlikte olduğunu, yaşamın muazzam gizemlerinin çözülmesi gereken sorunlar olmadığını bilmeleri gerekir,” diyor. Sepin İnceer, bu ülkenin güzel gözlü güzel çocuklarına ithaf ettiği bu kitapta, ölümün hayatın ta içinde olduğunu Monark kelebeklerinin hayret verici göçü üzerinden anlatıyor. Yalnızca çocuklara değil aynı zamanda yetişkinlere de. Detaylar

Noa’ya Mektup

Noa’ya Mektup

"Her şeye muktedir bir ebeveyn midir bir çocuğun ihtiyacı? Sanmam. Sahici bir ilişkinin yarattığı güven ortamı öyle doğal, öyle içten, öyle derindir ki... Noa’nın, annesinden aldığı mektup, olan bitene bambaşka bir yerden bakmasına yardımcı oluyor. Görünenin ötesindeki gerçekler, onarıcı deneyimlerin kapısını aralıyor. Sevgi baki Noa. Bazen böyle olur. Sonra çiçekler açar. Sevgi baki. Noa’ya Mektup tüm çocukların kendi öykülerinden bir şeyler bulacağı özel bir hikâye.” İrem Polat - Klinik Psikolog Noa bir gün okuldan eve geldiğinde annesi onunla oynamak istemez. Bu duruma çok üzülen Noa annesinin onu sevmediğini düşünür. Ertesi gün annesi Noa'ya olan biteni açıklayan bir mektup yazar... Sevginin asla bitmeyeceğine ve bazı şeylerin asla değişmeyeceğine dair sıcacık bir öykü. Detaylar